18 Aralık 2010 Cumartesi

Radyasyon ve Radyoaktif Maddeler

    Atomlardan dogal olarak veya uyarılma sonucu yayılabilen, girgin (yani maddenin içine nüfuz edebilen) elektromagnetik dalgalar olusmaktadır. Bunlar elektron, proton, nötron vb. gibi tanecikler radyasyon adı altında toplanmaktadır. Yer kabugundaki radyoaktif elementlerin yaydıkları radyasyonlar ve uzayın bosluklarından gelen Kozmik Radyasyonlar dünyada ki dogal radyasyonlardır.Özetle dogal radyasyon, insanların katkısı olmaksızın olusan radyasyondur.
     Dogal Radyasyon Banyosu’nun insana yükledigi yıllık radyasyon dozu yeryüzündeki bir yerden bir yere ve denizden yükseklige baglı olarak degisiklikler gösterir.9 Örnegin, stanbul’da 0,66 msv/yıl’dır. (msv: milisivert, radyasyon dozunu ifade etmek için kullanılan bir birimdir.) Çevre radyasyonu ise, dogal radyasyon dozuna eklenen televizyon ve bilgisayar ekranlarından, toryum içeren fitillerden, radyoaktif fosfordan yayınlanan radyasyonlarla, nükleer bomba denemelerinden ve nükleer faaliyetlerden kaynaklı radyasyonlardır. Radyasyonun canlılar üzerindeki etkisi “rem” birimi ile ifade edilir. Bu, X ve gama ısınlarının geçtikleri ortamda meydana getirdikleri iyonlasmanın bir ölçüsüdür. 5 ve daha küçük degerler izafi olarak küçük radyasyon, gözlenebilir bir etkisi olmamakla birlikte 25 rem büyük radyasyon sayılır. 50 rem’lik dozajlarda özelliklerinin degistigi, 300-500 rem’lik dozlarda doktor müdahalesi olmaksızın yasama sansı olmakla beraber, 650 rem’lik dozların öldürücü oldugu gözlenmistir. Maruz kalınan süre veya dozajın artmasıyasam süresini de etkilemektedir.11 Uluslararası Radyasyondan Korunma Komitesi (ICRP) tarafından, nükleer santrallerde çalısan görevliler için; kabul edilebilir radyasyon esik degeri, 1931 yılında 73 rem ve 1990 yılında da 2 rem olarak belirlenmis, yani yaklasık 36 misli düsürülmüstür. Halk için ise bu esik deger, 1977 yılında kabul edilen 0.5 rem’den, 1990’da 0.1 rem’e düsürülmüstür.12 Daha önce zararsız olarak kabul edilen degerlerin, daha sonra zararlı oldugu anlasılmıs ve bu esik degerler giderek daha da düsürüldügü görülmektedir.

     Aslında radyasyon hasarının meydana gelmeyecegi bir doz sınırının olmadıgı ve radyasyona maruz kalmak, mutlaka biyolojik hasar meydana getirdigi bildirilmektedir.Canlıların radyasyona maruz kalmaları iki durumda incelenmektedir. Akut ısınlamalar, kısa bir sürede ya da sürelerde alınan yüksek radyasyon dozlarının rol oynadıgı ısınlanmalardır. Kronik ısınlamalarda ise, normal çalısma ve hayat sartlarında uzun süreler boyunca
alınan düsük radyasyon dozlarıdır.14 Nükleer santrallerden çıkan atıklar çok fazla radyoaktiviteye sahiptir.
   
 Bununla birlikte, nükleer santrallerin herhangi bir kaza veya tedbirsizlik sonucu çevreye radyasyon yayma ihtimalleri bulunmaktadır. Normal isletim sırasında, kaza olmaksızın nükleer santraller, çevreye radyasyon
yaymaktadır. Bu radyoaktif maddeler ise, genellikle alfa, beta ve gama radyasyonları yayarlar.18 Yüksek dozda veya uzun süreli bu ısınlara maruz kalmak, çevre kirlenmesi ve insan saglıgı açısından son derece ciddi problemler ortaya çıkarmaktadır. Nükleer santrallerin çevreye yaydıgı radyasyon nedeniyle basta kanser olmak üzere bir çok hastalıgın yaygınlastıgı belirtilmektedir. Nükleer santrallerin civarında yasayanlarda
görülen kanser vakalarındaki yüzde 400’lük artıs, genetik mutasyonlar sonucu normal olmayan dogumlar, yaygın lösemi hastalıkları bunun bir bilimsel kanıtı olarak gösterilmistir. Bir kisi tarafından alınmasına izin verilen en büyük radyasyon dozu, bu kiside genetik etkiler meydana getirmemelidir ve meydana gelebilecek
genetik hasarlar da en alt düzeyde olmalıdır. Bu noktada, radyasyondan korunmanın temel felsefesi, risk ve fayda arasında bir dengenin saglandıgını kabul etmektir. Radyasyondan korunmanın amacı ise radyasyonun
kullanılmasının saglayacagı faydayı, sebep olacak riskten daha üstün kılacak her türlü önlemin alınmasını saglamak olmalıdır.
      Nükleer santraller kaza, atık yada isletim esnasında çevreye radyasyon yaydıgı ve bunun çevre ve insan saglıgı açısından, radyasyon dozuna göre kısa ve uzun vadede ciddi problemlere yol açtıgı görülmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder