8 Ocak 2011 Cumartesi

Doğal Gazın Boru Hatları


Doğal gazı ülkemiz, Ukrayna, Bulgaristan yoluyla Rusya’dan, sıvılaştırılmış olarak(LNG) deniz yoluyla Cezayir ve Nijerya’dan temin etmektedir. Deniz yoluyla gelen LNG Gazlaştırma Terminalinde işletmeye alınıp ana iletim hattına 75 bar basınçla enjekte edilir. İletim hattından RMS istasyonlarına iletilen gaz 20 bar’a kadar düşürülür. Buradan ana ve ara çelik dağıtım hatlarıyla bölge regülatörlerine iletilir. Bölge regülatörlerinde 4 bar’a düşürülerek PE hatlar vasıtasıyla servis regülatörlerine iletilen gaz basıncı burada 21mbar veya 300mbar’a kadar düşürülerek tüketicinin kullanımına sunulmaktadır.
Şehir gaz sistemini 3 ana başlık altında toplanabilir:
1- Yüksek basınç şehir ana hattı
2- Dağıtım şebekesi
3- Servis hatları
Yüksek basınç şehir ana hattı, doğalgaz iletim hattı ile dağıtım şebekesi arasındaki hattır. Bu hat genelde besleyici görevi yapan, ilin plato dönemdeki maksimum gaz ihtiyacını karşılayabilecek ekonomik boyuta sahiptir.
Yüksek basınç hattı, şehir ana dağıtım istasyonlarından 16 ve 34 barlık yüksek basınçla başlayıp bölge reglaj istasyonlarında son bulan çeşitli boyutlarda kaynaklı çelik borulardan oluşmaktadır.

Bölge regülatör istasyonları, yüksek basınç şehir ana hattından gelen gazın basıncını düşürerek dağıtım şebekesine veren istasyonlardır. Bu istasyonların kapasiteleri bulunduğu bölgenin gerekli gaz ihtiyacını karşılayacak kapasitede olmalıdır.

7 Ocak 2011 Cuma

Isıtma Sistemlerinde Doğal Gaz Kullanımı

Bireysel Isıtma (her dairenin bağımsız ısınması), kombiler, kat kaloriferleri ile soba ve şömineler olmak üzere üç kısımdır. Kombi ısıtma cihazları şofbenlerde olduğu gibi borulardan gelen suyun ısıtılması ilkesi üzerine çalışırlar.
Kombi cihazları ısıtma ve sıcak su sağlama amacına yönelik kullanılabilir. Sıcak su kullanımının öncelikli olduğu kombilerde sıcak su musluğunun açılmasıyla cihazdaki ani su ısıtıcısı tarafından anında sıcak su temin edilir. Kombi cihazları genelde iki farklı ısıl kapasitelidir.
En çok kullanılan cihazlar 7500-20 000 kal/h arasındadır. Diğerleri ise 10 000-30 000 kcal/h arasında ayarlanabilen cihazlardır. Kombilerde izolasyonu iyi yapılmış bir Yerleşim yerinde 300-350 m2’lik bir alanı ısıtmak mümkündür. Kombilerde baca tepmesine ve çekmemesine, aşırı ısınmalara, alev sönmesine, Donmaya ve gaz kaçağına karsı her türlü önlem alınmıştır.
Az yer kaplayan ve montajı kolay olan kombiler sessiz çalışırlar. Kombiler yanma Havasının temini yönünden bacalı, baca fanlı ve hermetik olmak üzere üçe ayrılırlar.

Kombiler

Çevresel Etkileri Açısından Doğal Gaz

Doğal gazın en önemli özelliklerinden birisi; zehirsiz olmasıdır. Doğal gazın solunması halinde zehirleyici ve öldürücü etkisi yoktur. Ancak ortamda çok fazla birikmişse teneffüs edilecek oksijen azaldığından dolayı boğulma tehlikesi vardır. Bu yüzden şehre dağıtmadan önce gaz kokulandırılmaktadır. Böylece ortamda gazın varlığını hissetmek mümkün olmaktadır. Doğal gazın en önemli tehlikesi diğer gaz yakıtlarda da olduğu gibi belirli oranlarda hava ile karışması halinde patlayıcı olmasıdır. Bu nedenle gaz sızıntılarının olmaması, olacak kaçakların hemen belirlenmesi ve gaz sızabilecek yerlerin iyi havalandırılmış olması emniyet açısından çok önemlidir.
Doğal gazın diğer önemli bir özelliği de havadan hafif olmasıdır. Dolayısı ile hava içinde yükselme eğilimindedir. Bu yüzden havalandırma bacalarından ve menfezlerden dışarı kolaylıkla atılabilir. Doğal gazın kuru bir gaz olması nedeniyle bağlantılarda kurumayan sızdırmazlık malzemeleri kullanılmalıdır.

Doğal Gazın Özellikleri

Doğal gazın temiz bir yakıt olması, kazan bakım ve isletmesi açısından önemli bir avantaj sağlar. Fueloil veya kömür yakılması halinde kalorifer kazanı ısıtma yüzeyleri üzerinde biriken kül ve kurum tabakası hem yüzeyleri aşındırır hem de ısı geçişini engelleyerek kazan verimini düşürür. Bu yüzden kazan boruları haftada en az bir kere temizlenmek zorundadır. Hâlbuki doğal gaz kullanımında böyle bir sorun yoktur.

Doğal gaz kullanılması halinde yakıt hazırlama ve kül atma işlemlerine gerek kalmaz. Hem fueloil, hem de kömür depolanmak zorundadır. Bu nedenle kazan dairelerinde yakıt tankı veya kömürlük hacimleri oluşturulmaktadır. Hâlbuki doğal gazda buna gerek yoktur. Yakıt doğrudan şebekeden kazana boru ile bağlanmaktadır. Özellikle yakıt depolama zorunluluğu dolayısı ile katı ve sıvı yakıtlarda kazan dairesi bodruma yapıldığı halde, doğal gaz için kazan daireleri çatı katında oluşturulabilir. Böylece değerli inşaat alanlarından önemli ölçüde tasarruf yapılabilir. Yakılmadan önce fueloil ısıtılmak, filtrelenmek ve basınçlandırılmak zorundadır. Kömür ise kırılmak, taşınmak ve kurutulmak gibi işlemlere gerek gösterir.

Doğal Gazın Tarihçesi

Doğal gaz çok eskilerden beri bilinen bir enerji kaynağıdır. Bundan 3000 yıl kadar önce, Çin’de tuz üretiminde enerji kaynağı olarak doğal gaz kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca M.Ö. 50’de Roma’da Uesta Tapınagı’ndaki ask tanrıçası heykelinin doğal gazdan elde edilen alev ile sürekli aydınlatıldığı bilinmektedir. M.S.150’de Çin Sichuan’da tuzun çökertilmesi işleminde, yakıt olarak kullanılmak için yer altı rezervuarlarından sızan dogal gazın bambu borularla tasındıgı kayıtlara geçmiştir. Marco Polo gezileri sırasında Bakü’deki Zoroastrin ates tapınagında yüzyıllardan beri yanmakta olan dogalgaz alevlerini tespit etmisti. 


Doğal gaz ilk olarak modern üretim ve tüketim tekniklerine A.B.D.’de rastlanılmaktadır. 19.Yüzyıl sonlarında derin olamayan ve yeryüzüne yakın mesafelerdeki kaynaklarından elde edilen doğal gaz borularla üretim yerlerine taşınarak şehir aydınlatılmasında kullanılmıştır. Sonra da ilk endüstriyel tesislerde kullanımı, tuz imalatında olmuştur. Daha sonrada evlerde geniş kapsamlı olarak ocaklarda, fırınlarda, ısıtma ve sıcak su hazırlama amaçlarıyla kullanılmıştır

19 Aralık 2010 Pazar

Dünyadaki enerji ihtiyacı

            Dünyanın enerji tüketimi son yirmi yıl içerisinde beklenenden %57 daha fazla artmıştır. Sekil 1’de dünyada hızla büyüyen küresel enerji ihtiyacına iliksin bilgiler verilmiştir. Burada geçmiş otuz yılın tüketim bilgileri ve gelecek yirmi yılın tahmin edilen tüketim değerleri verilmiştir. Burada açıkça görülmektedir ki dünya enerji ihtiyacının büyük bir kısmı (yaklaşık %86) fosil yakıtlardan elde edilmektedir.
Şekil 1: Dünya enerji tüketimi (1980-2030)

Dünyanın Enerji Kaynağı Varlığı

       Enerjinin verimli kullanımı ve ülkelerin gelişimlerindeki payı önemli ölçüde enerji kaynaklarının yeterliliğine bağlıdır. Yirmi birinci yüzyıl ortalarına kadar, Dünya enerji talebinin büyük bir kısmı fosil yakıtlardan karşılayacaktır. Dünya üzerindeki fosil yakıt rezervleri ve 2005 yılı itibariyle petrol, doğal gaz ve kömür rezervlerinin kullanılabilme süreleri sırasıyla Sekil 1 ve Sekil 2’ de verilmektedir
Grafiklerden de görüldüğü gibi mevcut enerji kaynaklarının kapasitesi, sabit büyüme hızı ile çok uzun sürelerde yeterli olmayacaktır. Birde ülkelerin ve enerji harcayan sektörlerin büyüme hızları tahmin edilenden fazla olduğu takdirde, gelecekte büyük enerji sıkıntıları yaşanılması kaçınılmazdır.
             Şekil 1. Dünya fosil yakıt rezervleri 

Nükleer Kazaların Çevre ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri

      Nükleer kazalarda, radyoaktif maddelerin ve fisyon ürünlerinin kontrolsüz olarak doğrudan veya dolaylı yollardan çevreye dağılımı, çevreyi ve insan sağğını tehlikeye sokan etkileri oluşturmaktadır.
      Nükleer kazaların çevre ve insan sağğı üzerinde meydana gelen etkilerinde iki önemli tehlike söz konusudur.  Birincisi; radyoaktif maddelerin, kazanın meydana geldiği nükleer merkez bölgesinde etkisini göstermesidir. Bu durum diğer kaynaklara oranla daha tehlikeli bir etki göstermektedir.İkincisi; gaz ve parçacık seklinde radyoaktif maddelerin nükleer merkez bölgesi dışına taşarak çok geniş bir alana dağılması durumudur. Bu durumda geniş alanlara yayılabilen radyoaktif maddelerin etkilerinin yıllarca sürmesi önemli bir tehlike arz etmektedir. Çünkü, kazada açığa çıkan yüksek düzeyli radyoaktif maddeler çeşitli yollarla geniş alanlara dağılarak yerleşim yerlerini, havayı, suyu ve toprağı radyoaktif maddelerle kirletir. Ekili arazi üzerinde oluşan atmosferik depolanma toprak yüzeyini, bitki köklerini, bitkilerin toprak üstü kısımlarını olumsuz yönde etkiler. diğer taraftan yer altı ve yüzeysel sular radyoaktif maddelerle kirlenmekte ve doğanın ekolojik dengesi bozulmaktadır. Böylece çevrenin radyoaktif maddelerle kirlenmesinin temeli sağlanmış olmaktadır. Bu kirlenmenin etkilerinin uzun sürebilen bir tehlike durumu yaratması önem arz etmektedir.94 Çernobil kazasından 15 yıl sonra yapılan araştırmalarda çocuklarda tiroide kanserlerinin arttığı saptanmıştır Kazanın olduğu yerin 150 km çapında kazadan önce ve sonra doğanlarda yapılan araştırma sonuçlarına göre; 1987-89 yılarında doğan 9472 çocukta tiroide kanseri saptanmaz iken, 1986 Çernobil kazasından sonra doğan 12129 çocukta 31 tiroide kanseri saptanmıştır. Radyasyondan kaynaklanan bazı kanser türlerinin öldürücü etkileri 20-30 yıl sonra ortaya çıkabilmektedir.

Nükleer Santrallerde Kaza Riski

Nükleer güç istasyonun bozulma riskine karsı güvenlik önlemleri alınması açısından, kazanın operatör hataları ve sistemdeki bozukluklar ile nereye kadar ilerleyebileceğini hesap edebilmek için hata ağacı analizi uygulanmaktadır. Buna göre her hatanın olma riski ayrı ayrı hesaplanmakta yada endüstrideki deneyimlerden faydalanılarak bulunmaktadır. Böylece ilk hatadan başlanmakta ve bunu takip eden sistemin hata yapma riski hesaba katılmaktadır. İnsanların ve makinelerin bunları takip eden bütün hareketleri, dallara ayrılarak kaza senaryosunun en sonundaki çeşitli bitiş noktalarına varılmaktadır. Varılan sonuç kesin değer olmamakla birlikte, olası en kötü sonuç kabul edilir ve önlemler bu sonuca göre planlanır. Hata ağacı analizi dünyanın her yerinde nükleer reaktörlerin geliştirilmesi için uygulanmaktadır.

Dünyada Meydana Gelmis Nükleer Kazalar






    Nükleer enerji santrallerinin nükleer bomba gibi patlama olasılığı  yoktur. Güvenlik kayıtları ve önlemler açısından nükleer güç santralleri  herhangi bir endüstriyel tesisinden daha iyi olduğu bilinmektedir. Böyle  olmasına rağmen, ilk ticari ya da askeri amaçlı nükleer faaliyetlerden dolay  ölümle sonuçlanan birçok kaza meydana gelmiştir.
  İyonlaşma Radyasyonuna Maruz Kalma Sonucu Ölümle Sonuçlanan  Nükleer Tesis Kazaları aşağıda belirtilmektedir:
         08.08.1945 – Los Alamos (ABD), kritiklik kazası: Kritik altı bir yakıt  elamanının çevresine yansıtıcı blok yerleştiren 1 isçi, yakıt kütlesinin kritikliğe ulaşması sonucu oluşan radyasyondan ölmüştür.
            21.05.1946 – Los Alamos (ABD): Bir öncekine benzer kritiklik kazası,  

1 ölü.